Fertiği Çekmek Ne Demek? Toplumsal Yapı, Cinsiyet Rolleri ve Sessiz Direnişin Dili
Günlük Dilden Toplumsal Analize: Bir Sosyoloğun Gözlemi
Bir araştırmacı olarak, insanların gündelik konuşmalarında kullandıkları kelimelerin toplumsal yapının aynası olduğunu sıkça fark ederim. “Fertiği çekmek” ifadesi de bunlardan biridir. Kulağa sıradan bir sokak deyimi gibi gelebilir, ancak bu ifade aslında toplumsal ilişkilerde güç, kontrol ve kimlik mücadelesinin derin izlerini taşır.
Fertiği çekmek, kısaca “kendini geri çekmek”, “birinden uzaklaşmak” ya da “ilişkiyi sonlandırmak” anlamında kullanılır. Ancak sosyolojik olarak bakıldığında bu sadece bir kişisel tercih değil; toplumsal normların, cinsiyet rollerinin ve kültürel davranış kalıplarının bir sonucudur.
Toplumsal Normlar ve Bireyin Sessiz İsyanı
Toplum, bireyden belirli davranış biçimlerini bekler. Erkek güçlü olmalı, kadın duygusal olmalı; erkek karar vermeli, kadın uyum sağlamalıdır. Bu çerçevede “fertiği çekmek”, bireyin bu beklentilere karşı geliştirdiği sessiz bir direniş biçimi olarak görülebilir.
Bir erkek fertiği çektiğinde, genellikle “gururunu koruma” veya “duygusal mesafeyi sağlama” refleksiyle hareket eder. Bu, toplumun ona yüklediği “soğukkanlı, duygularını belli etmeyen erkek” rolünün yeniden üretimidir.
Bir kadın fertiği çektiğinde ise, bu çoğu zaman ilişkisel bağın zedelenmesine karşı bir kendini koruma hamlesidir. Kadın, duygusal enerjisini geri çeker; bir nevi toplumsal baskıdan doğan sessiz bir özsaygı ilanıdır.
Erkeklik ve Yapısal İşlevler: Gücün Sessizliği
Toplumsal cinsiyet kuramları, erkekliğin genellikle “işlevsel roller” üzerinden tanımlandığını söyler. Erkek, ailenin direği, karar vericisi ya da koruyucusu olarak görülür. Bu yapısal roller, bireyin iç dünyasında duygusal boşluklar yaratır.
“Fertiği çekmek” bu bağlamda, erkeğin kendi kırılganlığını gizleme biçimidir. Yani bir erkek fertiği çektiğinde, çoğu zaman aslında bir duvar örer. Bu duvar, sadece karşısındakine değil, kendi duygularına karşı da inşa edilir.
Bu nedenle fertiği çekmek, erkek için bir tür iktidar koruma ritüelidir. Toplumsal olarak “duygusal güçsüzlük” olarak algılanan geri adım atma davranışı, “soğuma” veya “yok sayma” formuna dönüştürülür. Böylece erkek, duygusal alanın dışında kalarak kendi konumunu sürdürür.
Kadınlık ve İlişkisel Bağlar: Sessiz Geri Çekilişin Gücü
Kadınların toplumsal rollerinde “ilişkiyi sürdürme”, “bağ kurma” ve “duygusal emek” öne çıkar. Kadın, toplumun ondan beklediği gibi duygusal alanın taşıyıcısı olur. Ancak bu beklenti çoğu zaman yıpratıcıdır.
Kadın fertiği çektiğinde, bu yalnızca bir kopuş değil; aynı zamanda kendi varlığını yeniden tanımlama çabasıdır. Artık başkalarının duygusal ihtiyaçlarını taşımak istemediğini ilan eder. Bu, duygusal emeğin reddi ve kendi sınırlarını belirlemenin bir biçimidir.
Sosyolojik açıdan bu davranış, kadınların ilişkisel özne olma sürecinde attıkları önemli bir adımdır. Fertiği çekmek, kadının toplumun ona biçtiği “duygusal hizmetkâr” rolünden geçici de olsa sıyrılma biçimidir.
Kültürel Pratikler ve Kolektif Davranış Biçimleri
Türk kültüründe ilişkiler hem duygusal hem de sosyal sermaye açısından büyük önem taşır. İnsanlar genellikle “bağlı kalmak” üzerinden tanımlanır. Bu nedenle fertiği çekmek, kültürel olarak bir bağ kırma eylemidir ve toplum tarafından bazen olumsuz, bazen de “kendine dönme” olarak değerlendirilir.
Kırsal topluluklarda bu ifade, genellikle “uzaklaşma, küsme” anlamında kullanılırken; şehirli bireylerde daha bilinçli bir “kendini koruma stratejisi” haline gelmiştir. Sosyal medya çağında fertiği çekmek, artık fiziksel değil dijital bir eylemdir — sessiz kalmak, görmemek, yanıt vermemek.
Sonuç: Fertiği Çekmek Bir Kopuş mu, Yeniden Doğuş mu?
“Fertiği çekmek” ifadesi, basit bir uzaklaşma değil; bireyin toplumla kurduğu duygusal müzakerenin bir parçasıdır. Erkek için bu, gücün sessizliğiyle; kadın içinse duygusal sınır çizmenin cesaretiyle ilgilidir. Her iki durumda da fertiği çekmek, toplumsal normların içinde şekillenen ama kişisel özgürlüğe yönelen bir adımdır.
Belki de bu yüzden asıl soru şudur: Fertiği çekmek, gerçekten uzaklaşmak mı, yoksa kendine dönmenin bir yolu mu?
Okuyucu olarak senin deneyimin ne söylüyor? Fertiği çektiğinde mi özgür hissedersin, yoksa yalnız?