Hadi itiraf edelim! Hepimiz Atatürk’ün her hareketini, her tercih ettiği yemeği, içeceği bir şekilde merak etmişizdir. Ve emin olun, o anı düşününce şunları hayal ediyorum: Atatürk sabahları uyanıp, gözlüklerini takarken “Acaba bu sabah ne içsem?” diye düşünmüş müdür? Ya da “Bugün hangi içecek stratejik olarak daha faydalı olur?” diye bir plan yapmış mıdır? Kim bilir… Ancak şunu biliyoruz ki; Atatürk’ün içecek tercihi, ona duyduğumuz saygıyı bir kat daha artıracak kadar özel.
Ama şimdi, kadın ve erkekler arasındaki içecek tercihlerinin farklarına biraz değinelim: Erkekler çözüm odaklıdır, pragmatiktir. Hani sabah uyanınca “Beni uyandıran bir kahve, günümü aydınlatır!” derler ya, işte Atatürk’ün de buna benzer bir stratejisi vardı. Kadınlar ise biraz daha empatik, biraz daha ilişki odaklıdır. “Bir çay daha içelim mi?” sorusu bir kadının hayatta en çok tekrarladığı cümlelerden biri olabilir. Atatürk’ün de kadınsı empatisiyle, toplumu birleştirici gücüyle çaya olan sevgisini düşündüğümüzde, Atatürk’ün bir çayı bir kahveye tercih etmesi gayet olası görünüyor, değil mi?
Atatürk’ün en sevdiği içeceklerden biri kuşkusuz Türk kahvesi. Aslında, Türk kahvesi ve Atatürk’ün adı neredeyse özdeşleşmiştir. Bu, biraz da kahvenin karakteriyle ilgilidir. Kahve serttir, derindir, yoğun bir aromaya sahiptir. Tıpkı Atatürk’ün düşünce yapısı gibi. Hani derler ya, “Bir fincan kahve kırk yıl hatır bırakır.” Atatürk de, kahvenin o “bırakıcı” etkisini oldukça iyi kullanmış gibi görünüyor. Hem devlet meselelerini çözme sürecinde, hem de özel hayatında kahve içmenin keyfini çıkarmış. Düşünsenize, bir soğuk kış akşamı, etrafında binlerce iş var, fakat Atatürk bir fincan Türk kahvesi içerken bir yudumda dünyayı değiştirebilir.
Ama tabii, kahvenin sadece bir içecek değil, aynı zamanda strateji aracı olduğu da bir gerçek. Kahve, sohbetin ve kararların merkezi, stratejik düşüncenin adeta sırrıdır. O zaman soralım: Kahve olmadan gerçekten büyük bir karar alınabilir mi?
Evet, biraz da Atatürk’ün çay sevgisinden bahsedelim. Şimdi, Atatürk’ün günün her saati kahve içmediğini, bazen bir çayı tercih ettiğini biliyoruz. Çay, daha hafif, daha sakinleştirici bir içecek. Atatürk de bir yandan toplumun huzurunu ararken, çayın sakinleştirici etkisinden yararlanmış olabilir. Hem, bir çayın gücü de tartışılamaz! Bir çay bardağı, sohbeti ve ilişkileri pekiştiren en güçlü araçlardan biridir.
Düşünsenize, Atatürk bir gün bir toplantı yapıyor, bir tarafta kahve, bir tarafta çay. Belki de, kahve çok sert geldiği için çay seçmiştir. Zaten en büyük devrimlerin ve yeniliklerin arkasında da bazen sakin bir çay içmenin verdiği ilham yatıyordur, kim bilir?
Tabii, Atatürk’ün içecek tercihleri arasında Fanta gibi modern içeceklerin yer alması imkansız. Ama bir yandan da hayal ediyorum: Atatürk bir gün bir yere giderken “Ya, bu içecekler de fazla karmaşık, biraz da asidik, bir Fanta içsek mi?” diye bir espri yapmış olabilir mi? Hadi bakalım, bunu da Atatürk’ün mizah anlayışına koyalım. Belki de Fanta’nın renkli dünyasını görmek için biraz nostaljik bir yanıt vermek gerekirdi. Ama her halükarda, Atatürk’ün içecek tercihlerinin doğallığı, bu şakayı bir kenara bırakıp, gerçekten hayata anlam katıyordu.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Türk kahvesi ve çay, Atatürk’ün en sevdiği içeceklerdir. Hem strateji, hem de sakinlik, Atatürk’ün içecek tercihlerinin kalbinde yatmaktadır. Gerçekten de, bir kahvenin ardından gelen derin düşünceler ve bir çayın içindeki huzur, Atatürk’ün öngörüleriyle birleşince, tarih sahnesinde bir devrim yaratmıştır.
Peki, ya siz? Atatürk’ün içecek tercihlerinin sizin favorinize etkisi ne oldu? Kahve mi, çay mı? Yorumlarınızı bekliyoruz! Hem de kahve içerek, çay içerek, belki de Fanta içerek… Kim bilir?