Kerih Ne Demek Arapça? Duyguların Derinliklerine Yolculuk
Bazen bir kelime, bir insanın hayatına dokunur. Bazen bir ses, iç dünyamızı sarsar. Bugün sana anlatacağım hikâye de işte böyle bir kelimenin etrafında dönecek: “Kerih.” Belki kulağa yabancı geliyor ama Arapça kökenli bu kelime, aslında insan ruhunun karanlık ve aydınlık taraflarını anlamamıza yardımcı olacak kadar derin bir anlam taşıyor. “Kerih”, Arapçada “hoş olmayan, iğrenç, çirkin, sevilmeyen” anlamına gelir. Fakat bu kelimenin asıl gücü, sadece sözlükte değil, insan ilişkilerinin tam ortasında gizlidir.
Bir Şehrin Sokaklarında Başlayan Hikâye
Küçük bir şehirde yaşıyordu Zeynep ve Emir. Yolları bir kütüphane rafında kesişmişti; aynı kitabın farklı dünyalarında kaybolmuşlardı. Emir, mantığıyla hareket eden, sorunlara stratejik çözümler bulmayı seven bir adamdı. Planlıydı, netti ve çoğu zaman duygularını ikinci plana atardı. Zeynep ise insan ilişkilerinde bir pusula gibiydi; empatisiyle yön bulur, kalplere dokunarak yollar çizerdi. Onların dostluğu, zıtların uyumuyla büyüyordu.
Bir akşamüstü, birlikte yürürken eski bir binanın duvarında Arapça bir yazı dikkatlerini çekti. Orada, büyük harflerle yazılmıştı: “كريه” – Kerih. Emir hemen sözlüğünü çıkardı. “Hoş olmayan, itici, sevilmeyen,” dedi ciddi bir sesle. Zeynep ise kelimenin etrafındaki duyguyu hissetmeye çalıştı. “Belki de sadece kötü olanı değil, içimizi rahatsız eden her şeyi anlatıyor bu kelime,” diye mırıldandı.
Kelimenin İçindeki İnsan
Zeynep için kerih, sadece kötü bir görüntü ya da nahoş bir koku değildi. İnsanların birbirine söylediği sert sözlerde, göz ardı edilen duygularda, görmezden gelinen acılarda da kerih bir taraf vardı. Emir içinse kerih, uzak durulması gereken bir tehlike, çözülmesi gereken bir problem demekti. İki farklı bakış açısı, aynı kelimenin içinde buluşmuştu.
Bir gün Zeynep, iş yerinde haksızlığa uğradı. Kendisini değersiz hissetmesine neden olan sözler duymuştu. “Kerih” hissediyordu; ama kelimenin anlamı şimdi bambaşkaydı. Artık sadece dış dünyayı değil, içindeki kırgınlığı da tarif ediyordu. Emir bunu duyduğunda hemen bir plan yaptı: “Hemen müdüre gidip konuşalım, hakkını savunalım.” Zeynep ise başını salladı: “Şimdi sadece sarıl, çözüm değil, anlayış istiyorum.”
Çözüm ve Empati Arasında Bir Denge
İşte o anda Emir anladı: Bazı kerih duygular, çözülmek değil, hissedilmek isterdi. Kimi zaman strateji değil, sessizlik iyileştirirdi. Ve kimi zaman bir kelime, sadece anlamıyla değil, yaşattığıyla öğretirdi.
“Kerih” kelimesi, Arapçada hoş olmayan her şeyi tarif ederken bize bir hayat dersi verir: İnsan bazen kötü görüneni hemen ortadan kaldırmaya çalışır, ama bazen o kötü hislerin içinde büyüyen bir anlayış vardır. Birinin gözyaşına çözüm üretmekten önce onu dinlemek gerekir. Bir kelime bile, bir insanın iç dünyasını anlamaya giden köprü olabilir.
Son Söz: Kerih’in Bizdeki Yansıması
Hayatın her alanında karşımıza çıkan kerih duygular vardır. Bir tartışmada söylenen söz, bir dostun sessizliği ya da bir hayalin yıkılışı… Hepsi içimizde küçük izler bırakır. Ama o izler, bizi daha derin, daha insani ve daha anlayışlı yapar. Çünkü kerih olanı tanımadan, güzel olanın değerini bilemeyiz.
Zeynep ve Emir’in hikâyesi bize gösteriyor ki, kelimeler yalnızca sözlükte var olmaz; onlar, yaşadıklarımızla şekillenir. “Kerih” de bunlardan biridir. Belki bir duvar yazısı olarak karşımıza çıkar, belki bir gözyaşında gizlenir. Ama her seferinde bize insan olmanın karmaşık, ama bir o kadar da büyüleyici yanını hatırlatır.
Şimdi dur ve düşün: Hayatında seni rahatsız eden, hoş olmayan, “kerih” dediğin duygular neler? Belki de onların içinde, en değerli derslerini saklıyorsundur.